ASIMINNESLİ (Ziyaretçi)
| | Yirmi birinci yüzyılın insanını yetiştirmek
Köy Enstitüleri'nin kurucusu İ. Hakkı Tonguç 1942 yılında şöyle diyor: "Üniversiteyle olmaz, Yüksek Köy Enstitüsü'yle biz, geleceğin üniversitesini hazırlıyoruz. 21. yüzyılın insanını yetiştireceğiz.
Türkiye bu üniversiteyle, Türkiye'nin yüksek öğrenim sorununu çözemez. 1933'te üniversite reformu yapıldı, ama üniversite geleneğinden kopmadı, üniversite oturan bir kurumdan, hareketsiz bir kurum... Biz bu kurumla 21. yüzyıla hazırlanamayız. Daha hareketli toplumla iç içe, toplumun içinde kanatları olan bir kurum olması gerekir. Köy Enstitüleri'nde yüksek bölümler açacağız. Ve o, olması gerektiği olacak. 21. yüzyıla bizi götürebilecek bir kurum olacak. (Engin Tonguç, C. 2; s. 25)
Bu görüş ve tespitler tamamen doğrudur; fakat Köy Enstitüleri neden başarılı olamadı, neden kapatıldı, halk neden bunlara karşı çıktı?
Bunun iki sebebi vardı, birincisi. "Cumhuriyet aydınlanmacılığın yaratıcılığı"dır. Şimdi Materyalist Felsefe Sözlüğü'nde "Aydınlanma" kelimesine bakalım: "Aydınlanmacılar, yalnız kiliseye karşı değil dinsel doğmatizme ve iskolastik düşünce metoduna karşı da kararlı bir biçimde savaşmışlardır."
Yani Hıristiyanlar, kiliseden uzaklaştıkça akla önem verip sanayi devrimini başlattılar. Avrupa aklı, kapitalizmle sosyalizmi getirdi, bunların temel felsefesi materyalizm, böylece maddeyi putlaştırdılar. Avrupa'da başlayan aydınlanmacılık (dinsizlik) cereyanı dünyaya yayılırken Türk aydını da bundan nasibini aldı. Köy Enstitüleri'nde akıl vardı, dinin yeri yoktu, halbuki bu millet Müslümandı. Yönetim de dinsizliğe tanıdığı hakkı dine tanımadı. İslamiyet'i ortadan kaldırmak mümkün olmayınca Köy Enstitüleri öğretmen okullarına dönüştürüldü.
Köy Enstitüleri'nin kapatılmasının ikinci sebebi ise, cinsel özgürlüktür. 1400 senedir nikaha önem verenler, nikâhsız yaklaşmalara, özellikle kız öğrencilerin çocuk yapmasına, çocuğu düşürüp, hayatını tehlikeye atmasına razı olmadılar.
Köy Enstitüsü'nden mezun olup, öğretmen olarak köylere gidenlerin ekserisinin özellikleri şöyleydi: İmama, camiye karşı çıkmak; içki içmek ve Karl Marx'ın fikirlerini anlatıp, sosyalizmin reklamını yapmak. Bu öğretmenlerin İslam'a karşı çıkması olmasaydı belki fakir halk sosyalizmi de beğenebilirdi.
1940'lı yıllarda köylere radyo, gazete, dergi ve kitap girmediği için köyler, şehirler kadar bozulmamıştı. Bu sebeple Köy Enstitüsü mezunları ve aydınlar, köylüye tesir edemedi. Daha sonraki yıllarda basın–yayın (medya) köylüye ulaşınca, başta bira olmak üzere içkinin her çeşidi köylere girdi, cinayetlerin sayısı arttı, üretim azaldı, banka kredileri köylüyü iflasa sürükledi, sun'î gübreye güç yetmedi, alanlar da toprağı berbat etti; köyden şehire, köyden Avrupa'ya göç başladı, boşanmaların sayısı arttı, hapishaneler, hastahaneler tıklım tıklım doldu. Hâlâ dinsizliğe tanınan özgürlük dine tanınmamıştır, bu mantıkla yirmi birinci yüzyılın insanı nasıl yetiştirilecek?
Biz ilimden, teknikten yanayız, akla önem veririz; fakat dinsizliğe, fuhşa, insanı çürüten her şeye hayır. Keşke Köy Enstitüleri, ideolojiye kurban edilmeseydi, o zaman faydalı insanların sayısı artacaktı. hekimoğlu İSMAİL
|